banner392

Özcan Pehlivanoğlu, ‘BU DÜZEN DEĞİŞMELİDİR’ dedi.

Avukat Yazar ve Politikacı Özcan Pehlivanoğlu bu defa hem düzenin değişmesini konu aldı. 2. Yazısında da Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan kazandıktan sonra Dış Politikaya bakışını kaleme aldı.

Özcan Pehlivanoğlu, ‘BU DÜZEN DEĞİŞMELİDİR’ dedi.

İŞTE ÖZCAN PEHLİVANOĞLU’NUN 2 YAZISININDA TAMAMI ŞÖYLE:

BU DÜZEN DEĞİŞMELİDİR!

"Cumhuriyetin ilk döneminde; Atatürk ile birlikte yüzyıllardır süregelen sıkıntılı bir döneme son verilerek, Türk yurdunun yeniden ihyası ve insanının hak ettiği bir düzenin yaratılması için yoğun çabalar gösterildi.

Ancak Atatürk’ün zamansız ölümü ile sanki her şey adım adım geriye gitmeye başladı.

Bugün Türkiye bozulmuş daha doğrusu birileri tarafından kasden bozdurulmuş bir düzen içinde yaşamaktadır. Onun için bu düzen bir an önce yine Türk Milletinin iradesi ile değiştirilmelidir.

Türk Milleti günümüz de ya fakirlik ya da ağır bir borç yükü altında inim inim inlemektedir. Hukuk çökmüş, adalet bulunamaz olmuştur. Çalışan hakları gerilemiş, emek güvencesiz kalmıştır. Eğitim sistemi bozuk düzenin en büyük tetikçisi konumundadır. Sosyal güvenlik sistemi halka yeterli bir güven vermemektedir. Terör halkın günlük yaşantısında sıradan bir olay haline gelmiştir. Ülkeye yabancılar tarafından yerli işbirlikçileri sureti ile el konulmak istenmektedir. Toplumun gelecek endişesi had safhaya ulaşmıştır.

Ülke kaynakları yabancılara peşkeş çekilmiş, yabancı sermaye ülkenin zenginliklerini çoktan dışarı ya taşımaya başlamıştır. İnsanlar boğaz tokluğuna çalışma zorunluluğuna itilmiştir. Maden işletme imtiyazları çoktan küresel şirketlerin eline geçmiştir. Toplumun sosyolojik ve demografik yapısı ile oynanmıştır.

İnsanların huzur, mutluluk, refah, iş, aş beklentisi tükenmiştir... Ve bütün bunlar gizli ve açık ellerin marifeti ile halkın bilgisi dışında gerçekleştirilmiştir.

Kurtuluş Savaşı sırasında, türlü yokluklar ve güçlükler içinde kanlarını dökerek, canlarını vererek Türkiye’yi kurtaran Türk Milleti, bugün ne yazık ki, bozuk düzen nedeni ile bütün kazanımlarını kaybetmek üzeredir. Yüzyıllardır topraklarımıza göz dikmiş olan bu “bozuk düzenin sahipleri” artık emellerine ulaşmak için bir engel kalmadığını düşünmektedirler!

Bozuk düzeni düzeltmekle veya ıslah etmekle görevli olan devlet erki de zavallılaşan bürokrasi nedeni ile iyiden iyiye bir şey yapamaz haldedir. Demokrasinin olmazsa olmazı olan siyasi partilerin durumuda, bozuk düzenin elemanlarının seviçle ellerini ovuşturmasına neden olmaktadır. Bu tablo ile halk üretilmiş çaresizliğe mahküm edilmek istenmektedir.

Biz bu düzen değişsin derken, bir rejim değişikliğini ya da anayasanın kurucu ilkelerine ters düşen bir şey yapılsın demiyoruz. Aksine her şeyin, mevcut anayasal sistem ve demokratik kurallar çerçevesinde, Türk Milleti için yapılmasını istiyoruz. Böylece işbirlikçi küçük bir azınlığın menfaatlerine göre yürüyen “bozuk düzen” halkın çoğunluğunun lehine değiştirilmiş olacaktır.

Ancak şunu da iyi bilmeliyiz ki, bu bozuk düzen birdenbire değişmez. Bu düzenin yıkılıp yerine arzu ettiğimiz bir düzenin gelebilmesi için gerçek ve kalıcı tedbirler almak gerekir. Bu da uzun ve sancılı bir mücadeleyi gerektirir.

Toplumsal sözleşme hüviyetindeki anayasa da buna işaret etmektedir. Onun için bizde, insan olmanın bir gereği olarak ve dünyevi adaletin tesisi için bir düzen değişikliği istiyoruz.

Bu düzen değişikliği; anayasal rejimi yıkarak değil tam uygulayarak, demokratik yaşamdan vazgeçilerek değil aksine her yere yerleştirerek ve Türk Milletinin iradesine uygun olarak yapılacaktır. Onun için hiçbir kuvvet bu düzen değişikliği talebinin karşısısnda duramaz. Yeter ki, düzen değişikliğine dair bir irade oluşsun!

Türk Milleti bunu başarabilir mi?

Biz bugün kendileri için bir düzen kurmuş ve gelişmiş olarak gördüğümüz Avrupa ve Amerika kıtalarındaki tüm milletlerin hepsinden daha eski ve köklü bir milletiz. Devlet kurma alışkanlıklarımız ve devlet tarihimiz yine bunların tamamından çok daha eskilere gider. Bu nedenle de Türk Milletinin siyasal bilinci ve hadiseleri kavrama yeteneği bunlardan fersah fersah ileridedir. Yeter ki, düzen değişikliğine dair doğru reçeteyi Türk Milletinin önüne koymayı başarabilelim...

Türk Milleti; huzur, mutluluk ve güven içinde yaşamayı fazlası ile hak etmiştir. Buna mani olan “bozuk düzen” değişecektir. Türkiye’de her şey; şahıslar, zümreler ve yabancılar için değil Türk Milleti için yapılacaktır.  Bunları başaracak gücümüz vardır ve bu bozuk düzen mutlaka değiştirilecektir. Çocuklarımıza ve torunlarımıza güzel günlerde özgürce yaşayacakları bir vatan ve kendi lehlerine tıkır tıkır işleyen bir düzen bırakacağız. Bu bir Türk evladının asla vazgeçemeyeceği bir ideal ve bir vatan borcudur..."

Son söz; sorunları güncel zannetmeyiniz! Yıllar önce yazılmış olan bu yazı sizin için bir ikaz niteliğindedir... Onun için 14 Mayıs seçimleri Türk Milletinin önünde ıskalanmayacak değerde tarihi bir fırsattır...

DIŞ POLİTİKA DEYİNCE...

"Sandığa giderken Cumhurbaşkanı adaylarının size teklif ettiği maddi rüşvetlerden ziyade onların uygulayacakları dış politikaları sorgulayın çünkü dış politika doğrudan sizin refahınızı etkiler..."

Türk insanı devlet veya hükümetler tarafından uygulanan "dış politika" yı pek önemsemez, dikkat etmez ve merakla izlemez. Çünkü dış politikanın hayatına bir etkisi olduğunu düşünmez.

Halbuki ülkelerin uyguladığı dış politika, o ülkelerin güncel yaşamlarını sürdürmeleri hatta bekalarını temin etmelerinin başlıca faktörüdür.

Dış politika; ekonomiye, savunmaya, tarıma, sağlığa, kültürel ve sosyal yaşama doğrudan ya da dolaylı olarak etki eder. Aslında bunu yaşamında en iyi şekilde görmesi gereken milletlerin başında Türk Milletinin gelmesi gerekir.

Dünya teknolojinin boyutlarının vardığı safha nedeni ile artık çok küçülmüştür. Bu küçülen dünyada dış politika oyununu iyi oynamak gereklidir.

Türkiye ve öncesinde Osmanlı-Türk İmparatorluğu, bu dış politika oyununu iyi oynayamadığı için Türk Milleti dün olduğu gibi bugünde sıkıntılar çekmektedir.

Uluslararası yanlış ittifaklar, teslimiyetçi anlaşmalar ve yakınlaşmalar halkımızın günlük yaşamına olumsuz bir şekilde etki etmektedir.

Türk Milleti yanlış dış politikalar nedeni ile milyonlarca kilometre kare toprağını ve milyonlarca insanını yakın sayılabilecek bir tarih sürecinde kaybetmiştir.

Günümüzde ise adeta geçmişten bu yana süren yanlış politik kararlar ve uygulamalar sebebi ile bir "sessiz işgal" ile karşı karşıya bulunmaktayız. Halbuki dış politika sadece Türk milletinin ve devletinin menfaatleri için uygulanması gereken bir argümandır. Bunun gerçekleşmediğini sonuçlar itibariyle günümüzde çok daha net bir şekilde görüyoruz.

Türkiye, NATO, AB, Rusya, Çin ve diğer komşu yada bölgesel ülkelerle ve bunlara eklenen finans piyasalarını elinde tutan küresel güç odakları ile mütekabiliyet ve karşılıklı menfaatlere dayalı politikalar maalesef geliştiremedi. Hep taviz veren ve kaybeden pozisyonunda oldu.

Türkiye'yi Atatürk'ten sonra yönetenler ne menem bir düşünce ise Türkiye'nin varlığını, bu toprakların dış güçlere bir menfaat bölüşümüne sunulmasına bağladılar. Yani bu topraklarda menfaatleri olanlar menfaatleri sebebiyle bize dokunmayacaklardı! Ama öyle olmuyor. En büyük düşmanımız stratejik müttefik dediğimiz ABD! Karşımızda bize karşı her türlü düşmanlığı yapıyor...Ne kadar yanlış bir politika...

Bir de Türkiye'de dünün mandacısı bugünün teslimiyetçi ve işbirlikçi bir siyasetçi-aydın insan topluluğu vardır. Örneğin bunlar ABD'siz, İngiltere'siz, Almanya'sız, Rusya'sız, Fransa'sız hatta Çin'siz olmaz diye düşünürler. Böyle bir insan tipi de bizim doğru dış politikayı uygulamamızın önünde büyük bir engel olarak durmaktadır.

Türk Milletinin fakirliği buradan gelmektedir. Yani memleket dış güçlerin sömürüsüne açılmıştır. Bu durum yakın bir gelecekte beka sorununu çok daha net bir şekilde ortaya çıkaracaktır.

Kısa bir süre önce meydana gelen iki olay aslında bizim gözlerimizi açmamıza neden olmalıydı. Yunanistan'da yapılan 1821 Mora İsyanı'nı kutlama törenleri ki, bu törenlere ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya ve diğer devletler en üst düzeyde katılmış ve aradan iki yüzyıl geçmiş olmasına rağmen bize karşı dış politikalarındaki tutarlılığı ve kararlığı ortaya koymuşlardır. İkincisi ise geçenlerde ölen İngiltere kraliçesinin kocası Prens Philips'in aile ve akrabalık ilişkileridir. Bunlar bilinmeden, anlaşılmadan veya dikkate alınmadan dış politikalar oluşturulamaz.

Hülasa şu iyi bilinmelidir ki; Türk Milletini rahat, mutlu, huzurlu, güvenli ve refah içinde yaşatmak istiyorsanız tamamen Türk Milletinin menfaatlerine dönük, sağlam ve tutarlı bir dış politika izlemek zorundasınız. Aynı zamanda Türk Milletinin ve Türk Dünyasının onuru ve gururu ve de insanca yaşaması ve yaşatılması da çok önemlidir.

Bunun Atatürk'ün ölümünden bu yana hakkıyla yapılabildiğini söylemek zordur. Ancak gelecek için başarmak zorundayız. Biz #Milliyetçiİttifak olarak böyle düşünmekte, milli ve bağımsız bir dış politika ile düşüncelerimizi hayata geçirmek istemekteyiz...

#SinanOgan

20 Nisan 2021 / İzmir

Mehmet

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER