banner392

DEVLET HİZMETİ KUTSALDIR…

Türk Milletinin kutsallarından biri de “devlet”tir. Gerçi devletin kutsallaştırılmasına çok karşı çıkan vardır ama Türk “devlet” denilen varlığın kendisi için ne kadar önemli olduğunun daima farkındadır.
Böyle bir “devlet” anlayışına sahip olan Türk Milleti, devletin memuru olsun veya olmasın kendisini devletinin hizmetinde addeder.
Türk Milleti ile Türk Devleti, etle tırnak gibi iç içe geçmiş bir tekliği ifade eder. Bu sebeple devlet memuriyeti ile Türk Milletine hizmet yolunu seçmiş olanlar; büyük bir fedakarlık ve feragatle görevlerini yapmaya çalışırlar. Bu tarih boyunca böyle olmuştur.
Biz bugün içinde bulunduğumuz rahatı, huzuru, güveni, mutluluğu onlara borçluyuz. Durumdan şikayetçi olanlara da söyleyeceğimiz tek laf “eğer bir de onlar olmasaydı halimiz nice olurdu.”dur.
Devlet hizmetinde çalışan binlerce Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu, hakim – savcımız, doktorumuz, öğretmenimiz, polisimiz ve imamımız gibi çeşitli görevler yapan insan vardır. Bunların bir çoğunun isimlerini bilmeyiz. Oysa hepsi bizim için isimsiz birer kahramandır.
Kimi mal ve namusumuzu korur, kimi haklarımızı güvence altında tutar, kimi sağlığımızla ilgilenir, kimi bize her şeyi öğretir, kimi de dünyadan ayrılışımıza en yakından tanıklık eder. Yani bir toplum ayakta duruyorsa, devlet hizmetinde çeşitli görevleri üstlenmiş olanlar, bunların temel direklerini oluşturur.
Türk Milletine ve onun teşkilatlanmış şekli olan devletimize düşman olanların ilk hedefi millet adına devlet hizmetini yerine getiren bu değerli insanlarımızdır.
Van depreminin günümüze yansıyan acı tablolarına şöyle bir bakın; askerimizin, polisimizin, öğretmenimizin ve tüm devlet memurlarımızın acısını görüyorsunuz değil mi? Kendi acılarına rağmen depremden etkilenmiş ve zarar görmüş kardeşlerimizin yardımına koşmalarını ve yaralarına merhem olmaya çalıştıklarını izliyorsunuz değil mi? Çoğu zaman yerden yere vurulan devletimiz, kahraman memurları ile Van’da yine işbaşında… Allah hepsinden razı olsun ve eksikliklerini göstermesin.
Burada özellikle öğretmenlerimize ayrı bir paragraf açmak istiyorum. Van’daki depremden sonra 63 öğretmenimizin cesedine ulaşılmış ve 20 civarında öğretmenimizde hala kayıp. Bu öğretmenlerimizin neredeyse tamamı 20’li yaşlarda olan insanlar. Hepsi daha ana – baba kuzusu sayılır. Bir çoğu yeni evlenmiş ve bazılarının küçük çocukları var. Hayat hikayeleri ise birbirinden ilginç. Hele biri var ki; ana ve babasını Dinar’da depremde kaybetmiş ve bir yakınları tarafından büyütülüp, okutulmuş. Şimdi onu da bir depremde kaybettik.
Gelişmişlik, kusur ve kasıt konularına hiç girmek istemiyorum. Bu konular, çözmekte çok zorlandığımız hususlar. Ancak öğretmenlik mesleği üzerinde önemle durmamız gerekiyor.
Öğretmenliğin çok kutsal bir kavram olduğunu en iyi bir şekilde Hz. Ali’nin “bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözünden anlıyoruz. Öğretmenler, Türk Milletinin ve devletinin varlığı için çok önemli bir misyonu yüklenmişlerdir. Bu Van’da yitirdiğimiz kardeşlerimiz içinde böyledir, rahmetli Necip Hablemitoğlu’nun “Kemal’in Öğretmenleri” olarak nitelediği Atatürk’ün kayıp öğretmenleri içinde böyledir. Hepsi arkalarına bakmadan, ailelerini geride bırakarak Türk Milletinin ve devletinin hizmetine koşmuşlardır.
Bu gün öğretmenlerimiz toplumumuzun tüm sosyal katmanları gibi ekonomik sıkıntıdadır. Binlerce öğretmen gencimiz atanmak için beklemektedir. Ülkemizin bir bölümünde öğretmenlerimizin can güvenliği tehlike altındadır. İhanet her tarafa sızdığı gibi bu kutsal mesleğe de sızmıştır. Bu sebeplerle tarihimizde ve kültürümüzde önemli bir yere sahip olan öğretmenlik mesleği her geçen gün kan kaybetmektedir. Başarılı çocuklarımız, bilinen malum sebeplerle öğretmenliğe yönelmemekte ve öğretmen yetiştiren yüksek öğrenim kurumlarımız düşük puanlı öğrencilerce tercih edilmektedir. Bu durum Türk Milletinin geleceğini tehlikeye düşüren en önemli etkenlerden biri olarak gözükmektedir.
İnşallah Türk Milleti, gün gelecek her şeyin para demek olmadığını anlayacak ve Türk Devleti de bütçesinden en büyük payı, memurları için ayıracaktır.
Bu kadar sözden sonra teklifimiz şudur; depremde ölen bu genç ve kahraman öğretmenlerimizi, ebediyen yaşatmak için Van ve Erciş’te iki tane anıt yapalım. Hiç olmazsa, gelecek nesiller, vatan toprağında Türk Milletinin minicik evlatlarını yani benim ömür boyu unutamayacağım Yunus ve Serhat’ı yetiştirirken deprem şehidi olan bu genç öğretmenleri unutmasın.

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.