banner392

Pierre Loti Tepesinden İstanbul’u seyretmek başkadır.

Hani “Taşı toprağı altın” dedikleri, Avrupa’yı Asya ya bağlayan İstanbul, bizim olan İstanbul. Gitmeyenlerin her an gidip görmek istedikleri, gidenlerin ise trafiğinden, gürültüsünden hoşlanmadıklarını söyledikleri kocaman İstanbul.

Pierre Loti Tepesinden İstanbul’u seyretmek başkadır.
İşte o İstanbul’un Pierre Loti Tepesinden Haliç’e doğru hiç baktınız mı? Eğer gitmediyseniz, gitmeye zamanınız olmadıysa işte o tepeden objektiflerimize takılanları sizlerle paylaşıyoruz.
Sürekli göç alan son 7 yılda Bursa nüfusu oranında göç alan İstanbul’un nüfusu adrese dayalı kayıt sistemi veri tabanına göre 2011 yılında 13 milyon 255 bin 685 kişidir. 2012 yılında da sürekli devam eden göç nedeni ile bugünkü İstanbul’un nüfusunun 15 milyonlara yaklaşıldığı tahmin edilmektedir.

İlçelere göre yapılan dağılımda 32 ilçesi bulunan İstanbul 'un ve Türkiye'nin en kalabalık ilçesi Gaziosmanpaşa 'da en fazla Sivaslılar yaşıyor. İstanbullular ağırlıklı olarak Kadıköy'de toplanırken, Avcılar ve Küçükçekmece'de en fazla Tokatlılar, Bayrampaşa ve Fatih'te Kastamonulular, Bakırköy'de Malatyalılar çoğunlukta. Üsküdar, Bağcılar, Bahçelievler, Kâğıthane, Sarıyer, Şişli ve Beşiktaş'ta yine Sivaslılar ilk sırada gelirken, Eyüp, Beykoz, Zeytinburnu ve Beyoğlu’nda ise Giresunlular birinci. İstanbul’un en önemli ticaret merkezlerinden biri olan ve Fatih ilçesi ile birleştirilen Eminönü’nde en fazla Mardinliler, Esenler’de Malatyalılar, Güngören'de Trabzonlular, Kartal'da Erzincanlılar, Maltepe'de Rizeliler, Sultanbeyli ve Pendik'te Erzurumlular, Tuzla'da Samsunlular, Ümraniye'de ise Ordulular ikamet ediyor. Büyükçekmece'de Ardahanlılar, Çatalca'da Gaziantepliler, Silivri'de

Tokatlılar, Şile'de ise en fazla Kocaelililer yaşıyor. (İstanbul.net.tr) bilgilerine göre verilmiş rakamlar böyle ancak Pendik de Sivaslılar dan sonra Sakaryalılar olduğunu da biz Pamukovahaber.com olarak not edelim. Pendik de 1999 depremi sonrası Sakarya dan göç sonucu 9200 Sakaryalı seçmen olduğu tespit edilmiştir. Pendik de En çok seçmen sayısının 10 bin seçmenle Sivaslılar olduğu tespit edilmişti.

32 ilçesi bulunan İstanbul’un en kalabalık ilçesi 1 milyon 13 bin kişi ile Gaziosmanpaşa, en az nüfusu ise Adalar dır Adaların nüfusu 10 bin dir.
İstanbul a tepeden bakılabilen uzaklardan daha çok seyredilebilen yeri Pierre Lotti Tepesidir.
 

Pierre Lotti kimdir?

18. Yüzyılda yaşamış Fransız Romancı Pierre Loti Birçok kez İstanbul'da bulunmuş, İstanbul'a ilk kez 1876 yılında bir Fransız gemisiyle, görevli subay olarak gelmiş. Loti, Osmanlı yaşam biçiminden etkilenerek pek çok eserinde bu etkiyi gösterdi. Aziyadé adlı romanına adını veren kadınla burda tanıştı. İstanbul'da bulunduğu zamanlarda Eyüp'te yaşadı. İstanbul'a hayran oldu. Pierre Loti, kendisini her zaman Türk dostu olarak nitelendirdi.

Türkiye'yi ikinci vatan olarak gören Pierre Loti'nin o dönemde, "Rabia Kadın Kahvesi" olarak bilinen bu kahveye sık sık gelerek Haliç'e karşı "Aziyade" adlı romanını yazdığı söylenir. Bugün restore edilerek orijinal "Türk mahallesi" halinin yaşatıldığı bölge, turistik tesis olarak hizmet veren mekanlardan oluşmaktadır. Bölge, Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde, "İdris Köşkü Mesiresi" olarak geçmektedir.


Semte Onun adı neden verildi?

1913 yılında yazdığı La Turquie Agonisante (Can Çekişen Türkiye) kitabıyla Batı politikalarını eleştiren Loti aynı yıl devlet konuğu olarak Türkiye'ye geldiği zaman, Tophane Rıhtımı'nda büyük bir törenle karşılanarak Sultan Reşat tarafından sarayda ağırlandı. Balkan Savaşları'da, I. Dünya Savaşı'nda ve sonrasında Anadolu işgalinde Avrupa'ya karşı hep Türkler'i savundu.

Millî Mücadele döneminde Anadolu'daki direnişe destek vermesi ve kendi ülkesi olan işgalci Fransa'yı ağır bir dille eleştirmesiyle Loti, Türk halkının da sempatisini kazandı. Öyle ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi 4 Ekim 1921' de Pierre Loti' ye şükranlarını sunan bir mektup yolladı. Bununla birlikte Pierre Loti, 1920 yılında "İstanbul Şehri Fahri Hemşehrisi" olarak kabul edildi ve onun adını taşıyan bir de cemiyet kuruldu. Daha sonraları İstanbul'da Divanyolu'nda bir caddeye "Pierre Loti Caddesi" ve Eyüp'te bir kahvehaneye de "Pierre Loti kahvesi" adı verildi. Günümüzde bu kahvehanenin olduğu tepe de Pierre Loti Tepesi olarak anılmaktadır.

Sahilden Eyüp mezarlıkları arasından Pierre Loti tepesine kolay çıkmak isteyenler dik merdivenlerden tırmanmak durumunda.

Telefirikle çıkmak isteyenler ise uzun süre sıra bekliyorlar. Tepeye çıkanlar Pierre loti kahvesinde bir yudum çay içebilmek ve masada çevreyi seyredebilmek için sıra beklemesi gerekiyor. Küçük bir ahşap masa ve ahşap sandalyelerde oturanların çaylarının bitmek üzere olduğunu görenler masaların kenarlarında bekliyorlar. Eğer çayını içip kalmak istemeyen olursa ikinci defa çay söylemek durumunda, uzun süre oturmak halici seyretmek isteyenler çaylarını küçük yudumlarla içmek durumundalar. Yoksa bir an önce masalardan kalkıp bekleyenlere yer vermek zorunda kalabiliyorlar. Pierre Loti tepesinde 1 bardak çay 2.4 tl.

İstanbul’un önemli semtleri Pierre Loti den görülebiliyor.

Mecidiyeköy’den Haliç köprüsüne, Topkapı’dan vatan caddesine kadar, haliç köprüsünde yoğun araç trafiği çıplak gözle görülebiliyor. Haliçte hafta sonu tekne yarışları düzenleniyor. Haliç eski bataklık günlerini çoktan gerilerde bırakmış, çevresindeki parkları ile, düzenlenmiş bahçeleri ile göz kamaştırıyor.

EYÜP

İstanbul un 600 bin nüfuslu orta kalabalıkta ki ilçelerinden olan Eyüp ilçesi haliç sahilinde en eski yerleşim yerlerinden birisi. Eyüp Sultan Camisi en çok ziyaretçi akınına uğruyor.

Eyüp ü Eyüp yapan belki de Peygamberimiz Hz. Muhammed’in sahabelerinden olan -adını Halid bin Zeyd Ebu Eyyub El-Ensari Hazretlerinden aldı.  
Bulunduğu semte ismini veren Eyüp Sultan Camii ve Külliyesi, Haliç kıyısının kuzeyinde bulunuyor.


Eyüp Sultan Külliyesi Türk İslam dünyasının kutsal olarak kabul ettiği yerlerden biridir. İslamiyet'i ilk kabul edenlerden ve 7. yüzyılda Arapların İstanbul'u kuşatması sırasında şehit olan Hz. Eyyübi El-Ensari buraya gömülmüştür ve Fatih Sultan Mehmed'in emri ile bu alana bir türbe ve yanına da bir cami yapılmıştır.

Cami, imaret, türbe, medrese ve hamamdan oluşan külliyenin yapımına 1458 yılında türbeden başlanmıştır, avlunun ortasındaki asırlık çınar, caminin tarihi kadar eskidir ve bu eser de bir çınar gibi dimdik ayakta durmaktadır, tabiî ki 1458'den sonra birkaç kez onarım görmüştür. 1766 yılında gerçekleşen İstanbul depremi sonrası büyük bir hasar gören külliyenin camisi, III. Selim'in emri ile 1798 yılında yıkılmış tekrar inşa edilmiştir. Uzun Hüseyin Ağa'nın talimatları doğrultusunda inşa edilmiş bu cami, 24 Ekim 1800 yılında III. Selim tarafından ibadete açılmıştır. III. Selim Mevlevi olduğu için, bir set ve çimen sofa bulunan avludaki parmaklıkların üzerinde Mevlevi sikkeleri vardır.

16.yüzyılda çinilerle süslenen türbedeki gümüş şamdanlar ve şebeke son dönemlere ait olup, sandukanın ayakucundaki kuyunun kabrin keşfi sırasında bulunan bir pınar olduğu varsayılıyor. Türbe tek kubbeli ve 8 köşelidir. Planı bakımından 8 payeli camiler grubuna giren caminin çevresinde serviler ve mezarlıklar yer alır. Necip Fazıl, Fevzi Çakmak, Ferhat Paşa, Mehmet Paşa, Ahmet Haşim, Sivavuş Paşa, Ziya Osman Saba ve Sokullu Mehmet Paşa'nın mezarları caminin bulunduğu bölgede yapılmıştır.


Ebu Eyyüp el-Ensari ve Türbesi

Ebu Eyyûb Halid bin Zeyd veya Ebu Eyyûb El-ensarî (Arapça: أبو أيوب الأنصاري ö. 672), Türkçe'de zaman zaman Eyüp Sultan olarak anılan Sahabe'den biridir. İslam peygamberi Muhammed'i Mekke'den Medine'ye göç ettiği zaman evinde ilk misafir eden sahabidir. Bu sebeple kendisine bu olaydan sonra mihmandar-ı nebevî de dendiği olmuştur. Daha sonra 80'li yaşlarında İstanbul kuşatması sırasında şehit olmuştur. Vasiyeti üzerine İstanbul surlarının dibine gömüldüğüne dair bir rivayet vardır. Anlatıya göre daha sonra Akşemsettin manevi keşif yoluyla mezarını bulur. Şu anda onun adına bir türbe, kendi adı ile anılan Eyüp semtinde ve kendi adı verilen Eyüp Sultan Camii'sinde bulunmaktadır.

Ebû Eyyûb'un fazîlet ve kemâl itibariyle yüksek bir makamı vardı. Rasûlullah'ın eğitiminden geçmiş bir sahâbî olarak onun sünnetine çok önem verir, bir yanlışlık gördüğünde doğrusunu anlatır, hemen sünnetin uygulamasına çalışırdı. İslâm ordusu İstanbul'u kuşattığında hastalanan Ebû Eyyûb, o hâliyle bile Allah Rasûlünden şu hadisi nakletmiştir: "Kostantiniyye surunun dibine sâlih bir kişi gömülecektir." Umarım ki o kişi ben olayım (İbn Abd Rabbîh, el-Ikdü'l Ferîd, II, 213). Ordu komutanı Yezid Ebû Eyyûb'un tabutunu askerlerin ortasına almış, askerler de çarpışmalarda bu tabutu koruyarak ilerlemişlerdir.

İstanbul surlarını korumakta olan Bizans kumandanı bu garip durumu görünce, "Bu nedir?" diye sormuş, Yezid de, "Bu bizim peygamberimizin sahâbisidir. Bize senin ülkende içerilere doğru götürülüp gömülmesini vasiyyet etti. Biz de onun bu isteğini yerine getireceğiz. " Bizans kumandanı: "Sen ne akılsız adamsın. Sen dönüp gidince biz onu köpeklere yem ederiz." Yezid: "Eğer onun kabrini açtığınızı veya cesedine bir şey yaptığınızı duyacak olursam ben de bütün Suriye'de öldürmedik hıristiyan, yıkmadık kilise bırakırsam bu ölüye ikramıma sebep olan zat-ı Peygamber'i (s.a.s.) inkâr etmiş olayım." Bunun üzerine kumandan şöyle demiştir: " Ben onun kabrini elimden geldiğince koruyacağımâ Mesih hakkı için söz veriyorum." Surların dışında defnedilen Ebû Eyyûb'un kabrinin üzerinde sonradan bir kubbe yapılmış ve bu mübarek adamın kabri müslümanların ve hıristiyanların saygı gösterdikleri bir yer olarak korunmuştur. Ebû Eyyûb el-Ensari hazretleri, Hayber savaşından dönülürken Rasûlullah'ın çadırının çevresinde kendiliğinden bütün gece nöbet tutmuş, Rasûlullah onun için, "Allah'ım, beni koruyarak gecelediği gibi, sen de Ebû Eyyûb'u koru" diye dua etmiştir (İbn İshâk, İbn Hişâm, es-Sire, III 354-355).

Pamukovahaber.com
Güncelleme Tarihi: 16 Mart 2018, 23:02

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER